Artık telefonun çaldığı saatten ve arayan numaradan gelen haberin ne olabileceğini bilecek yaşlardayız. Ölüm haberlerinin telefonlardan verildiği, taziyelerin uzaktan yapıldığı, zor günler.
Babamla yıllardır
yüz yüze görüşmedik. Son yıllarda hep telefondan birbirimizi gördük. Yakınlarda
olsak da karşı karşıya gelecek şansımız olmadı. Bundan sonra da hiç olmayacak…
Baba ölüm
haberini aldım. Acıyı hisseder ama daha kolay üstesinden gelirim zannediyordum.
Fakat, öyle olmadı. Eve sığamadım. Soğuk caddelere attım kendimi ama içim o
kadar üşüyordu ki, soğuk hiç işlemedi.
Karanlık, soğuk
ve kimsenin olmadığı sokakta bacaklarım ağırlaştı. Adım atmak hayatımda hiç bu
kadar zor olmamıştı. Senin artık bu dünyada olmadığı düşüncesi aklıma geldikçe
gözyaşlarım aktı, canım acıdı ama yürüyemedim. Yürüyecek gücü bulamadım.
Kaldırıma
oturdum, bana anlattığın hikayeleri, verdiğin öğütleri aklımdan bir bir
geçirdim. Her bir anıda daha fazla ağladım.
Son defa
sarılamadım sana. Son nefesini verirken yanında olamadım.
Seni mezara götürürlerken
tabutunu taşıyamadım.
Yıllar önce
konuştuğumuz gibi olmadı baba, seni mezara ben indiremedim.
Kilometrelerce
uzaktan, telefonla katıldım cenazene. Dua ederken, tabutun taşınırken, üzerine
toprak atılırken hep izledim ama orada olamadım.
Senin babanın
kollarında can vermesinin aksine sen benden uzaklarda verdin son nefesini.
İkimiz de
biliyorduk esasında pek de benzemediğimizi. Sen ketumdun, ben bildiğimi
söylemeyi seven. Sen neşeni fazla göstermeyi sevmezdin, ben herkesle paylaşmak
isterdim. Sen acını göstermezdin, ben canım yanınca bağırır…
Bütün bu farklara
rağmen birbirimizi sevdiğimizi bilirdik.
Yaptıklarımla
gurur duyardın ama sen ketumdun ve bunu paylaşmayı sevmezdin. Bense içten içe
buna kızardım.
Bütün erkek
çocukları gibi bir yandan babama imrenir, bir yandan da onu geçmek için uğraşırdım.
Şimdi geriye
bakınca o kadar boş ve anlamsız geliyor ki bazı şeyler.
Keşke seninle
daha fazla rakı sofrasına otursaydık…
Keşke daha fazla
yürüyüşe çıksaydık…
Keşke sen şimdi
karşıma geçip sussan ve ben o suskunluğu dinlesem.
Baba senden
kilometrelerce uzaktayım. Sen artık soğuk toprağın altındasın. Ben soğuk
toprakların üzerinde seni kaybetmenin acısıyla yürüyorum.
Affet beni baba,
son nefesinde yanında olamadım. Sana son defa doya doya sarılamadım. Gelemedim
yanına, tabutunu taşıyıp seni toprağa veremedim.
Biliyorum sen
beni affedeceksin ama ben kendimi affedebilecek miyim, onu bilmiyorum.