New York’ta tutuklu bulunan İran asıllı işadamı Rıza Sarraf
davasında, New York Güney Bölgesi Federal Başsavcısı Preet Bharara ve ekibi
mahkemeye yeni bir dilekçe sundu.
Dilekçede Sarraf’ın e-maillerinin aranması için temel teşkil
eden 17 Aralık fezlekesiyle ilgili kısımlar yer alırken, ayrıca Miami’de Rıza
Sarraf’ın iPhone telefonuna el koyan ve şifresini isteyen gümrük memurunun da
savunmasına yer verildi.
Rıza Sarraf’ın avukatları savcılığın 23 Eylül 2014 tarihinde
müvekkillerinin e-maillerinin aranması için çıkarılan emir ile ilgili olarak
itiraz dilekçesi vermişti. Savunma dilekçede yer alan 17 Aralık fezlekesinin
internetten bulunduğu ve doğruluğunun araştırılmasını istemişti. Ayrıca fezleke
ile ilgili gazetelerde çıkan haberlere de yer verilmişti.
Savcılık ise savunmanın söylediklerinin arama emri
alınmasından sonraki tarihlerle alakalı olduğunu belirtti. Savcılık ayrıca Türk
politikacıların davanın içine çekilmesinin de doğru olmadığını belirterek, “Bu
dava ABD’nin ulusal çıkarları, ulusal güvenliği, banka sahtekarlığı ve para
aklamayla ilgili. Bu konuların Türk politikacılar ile ilgisi yok, sadece Sarraf
ve suç ortaklarıyla alakalı” dedi.
TÜRK HÜKÜMETİ KARIŞAMAZ
Savcılığın 10 Kasım’da mahkemeye gizli kalmak koşuluyla
yazdığı ve 15 Kasım’da mührü kaldırılan bir yazıda ise Türk Hükümeti’nin davaya
müdahalesi tartışıldı.
Arama emri için internetten bulunan fezlekeyle ilgili olarak
Türk Adalet Bakanlığı’nın aynı siteden fezlekeyi inceleyebileceği aktarılırken,
2014 yılında fezlekeyle alakalı hiçbir işlem yapılmamasına karşılık 2016’da ortaya
kimi iddiaların atılması eleştirildi.
Savcılığın 17 Aralık fezlekesini kullanmasının Türk Adalet
Bakanlığı tarafından eleştirilmesinin anlamı olmadığı, davada nelerin
kullanılıp kullanılmayacağına Amerikan yasaları ile mahkemelerinin karar
vereceği ifade edildi.
HÜKÜMET MÜDAHALE ETMEK İSTİYOR
Yazıda ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD
Başkan Yardımcısı Joe Biden ile yaptığı görüşmede Rıza Sarraf davasından söz
açtığı, aynı şekilde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da Amerikan Adalet Bakanı
Loretta Lynch ile görüşmesinde Sarraf’ın Türkiye’ye iade edilmesini istediği
aktarıldı.
Hükümetin bu girişimlerinin tek amacının ileriki safhalarda Türk
Hükümeti’nin davaya müdahale edebilmesi olduğu belirtildi.
DİLEKÇEDE SUÇ ORTAKLARI VAR
23 Eylül’de riza_sf@hotmail.com
adresinin incelenmesi için mahkemeye sunulan dilekçede 17 Aralık fezlekesinin
ve bu bağlamda Rıza Sarraf ile suç ortaklarının yazıldığı kaydedildi.
Sarraf’ın avukatları 17 Aralık fezlekesinin bir internet
sitesinden alındığı için doğru olmayabileceğini, en azından Türkiye Adalet
Bakanlığı’na arama emri için verilen dilekçenin bir kopyasının gönderilerek
konu hakkında bilgi alınmasını talep etmişti. Mahkemenin daha önceden
savcılığın savunmaya vereceği belgeleri 3. şahıslar ile paylaşmamasına yönelik
emri nedeniyle Sarraf’ın avukatları en azından bu dilekçedeki mührün
kaldırılmasını istiyordu.
Savcılığın mahkemeye sunduğu dilekçede 17 Aralık
fezlekesinin içerik açısından polis fezlekesine benzediği, yapılan bütün
araştırmaların adım adım kaydedildiği, telefon görüşmeleri, ses kayıtları, fotoğraflar
ve istihbaratın polis tarafından yapıldığı düşüncesi uyandırdığı belirtildi.
FBI AJANI DOĞRULADI
Dilekçede ayrıca savcılığın ve emniyetin davalara yönelik
verdikleri özel sayıların da bulunduğu kaydedildi.
Mahkemeye sunulan dilekçede ayrıca İstanbul’da görevli bir
FBI ajanının da arama emri için mahkemeye verilmeden önce 17 Aralık fezlekesine
baktığı ve gerçek olduğunu teyit ettiği açıklandı. FBI ajanının savcılık ile
yaptığı görüşmede, fezlekedeki numaraların emniyet ve savcılığın kullandığı kombinasyonlar
olduğunu doğruladığı ifade edildi.
ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN SÖZÜ DİLEKÇEDE
Sarraf’ın 19 Aralık 2013 tarihinde tutuklanmasının ardından
gelişen olaylar sonunda hükümetten üç bakanın (Egemen Bağış, Zafer Çağlayan,
Muammer Güler) istifa ettiği, bir bakanın da, (Erdoğan Bayraktar) “Başbakan’ın
(Recep Tayyip Erdoğan) istifa etmesi gerek” dediği yer aldı.
Rıza Sarraf’ın tutuklanmasının ardından dünya medyasının
olayla ilgili haberler yaptığına da yer veren savcılık, ayrıca Sarraf’ın
finansal kayıtlarını yakından bilen birinin bir buçuk yıl boyunca her gün
uçakla 1000 kilo altın taşındığını aktardığını belirtti.
Tutuklamadan sonra Sarraf’ın verdiği bir röportajda
altınların esas sahibi olarak Babek Zencani’yi aktardığı da hatırlatıldı.
Babek Zencani’nin verdiği bir röportajda İran Merkez
Bankası’nın parası bittiği zaman yetkililerin kendisine geldiğini, petrol
paralarını ülkeye getirmesini istediklerini söylediği açıklandı. Zencani’nin
İran’da petrol parasını teslim etmediği için idam cezasına çarptırıldığı hatırlatılırken,
Sarraf ile Zencani hakkında Today’s Zaman’da çıkan bir yazı da delil olarak
sunuldu.
Bu arada Today’s Zaman haberinin delil olarak konulmasıyla
ilgili yazılan dipnotta gazeteye hükümetin kayyım atadığı ve sonrasında yazının
dijital ortamdan silindiği, bu sebeple diğer haberler gibi internet
bağlantısının verilemediği açıklandı.
ERDOĞAN ABD VE İSRAİL’İ SUÇLADI
İngiliz Telegraph gazetesinin 29 Aralık 2013’te çıkan bir
haberinde Sarraf’ın bakanlara verdiği rüşvetlerin, Halkbankası Genel Müdürü’nün
evinden ise ayakkabı kutularında paralar bulunduğunun yazıldığı aktarıldı.
Aynı haberde Tayyip Erdoğan’ın soruşturmayı yürüten polis ve
savcıları, gazetecileri, Amerika ile İsrail’i kendisini devirmek için plan
yaptıkları gerekçesiyle suçladığının yer aldığı da belirtildi.
4000 POLİS GÖREVDEN ALINDI
Yaşanan olayların ardından hükümetin 4000 polis ve savcıyı
ya görevden aldığı ya da görev yerlerini değiştirdiği belirtilirken, fezlekenin
sahte olduğuna dair kimsenin bir kanıt ortaya koyamadığı da yazıldı.
Savcılık ayrıca başka bir dipnotta da fezlekenin internet
sitesinden alınan Can Dündar’ın Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın
yönetmeni olduğunu, 2015’te hapse atıldığı, Türkiye’nin basın özgürlüğü
konusunda oldukça gerilediğini ifade etti.
FEZLEKEDEKİ DELİLLER ÇÜRÜTÜLEMEDİ
Konuyla ilgili yapılan Meclis soruşturmasında ise taraflar
arasındaki ses kayıtlarıyla ilgili olarak, “Türk yasalarında ses kayıtları
delil kabul edilmez” denerek delillerin yok sayıldığı aktarıldı. Bugüne kadar
yapılan mahkeme ve soruşturmaların hiçbirinde fezlekede yer alan delillerin
gerçek olmadığına dair bir delil konamadığı, bu fezlekenin sadece politik
söylemler ile kötülendiği belirtildi.
Rıza Sarraf’ın avukatlarının da bu konuda yeni bir delil
ortaya koyamadıkları belirtilirken, savcılığa karşı verilen dilekçede yer alan
haberlerin hepsinin 23 Eylül 2014 sonrasına ait olduğu belirtildi. Savcılık
ayrıca Sabah gazetesi ve Anadolu Ajansı ile ilgili olarak da asılsız
spekülasyonlar yaptıklarını, Sabah gazetesinin savcılık ve mahkeme için
Fethullah Gülen’in adamları imasında bulunduğunu aktardı.
ERDOĞAN SUÇA KARIŞTI
Savunmanın mahkemeye sunduğu New York Times gazetesine ait
bir makalede bilerek çıkarılan bir bölüm de savcılık dilekçesinde yer aldı.
Savunmanın yer verdiği makalede Cumhurbaşkanı’nın suçlara dahil olduğu ve bu
yüzden davaya karıştığı yorumunun da yapıldığı hatırlatıldı.
Savcılık ayrıca kimi makalelerde 17 Aralık fezlekesini
hazırlayanlar ile ilgili olarak Gülen sempatizanı yazıldığını ancak bu
kişilerin kim olduğu, bir grubun mu yoksa bütün Adalet Bakanlığı personelini mi
kast ettiğinin belirtilmediğini aktardı.
FEZLEKE OLDUKÇA AYRINTILI
New York Güney Bölgesi Federal Savcılığı’nın dilekçesinde 17
Aralık fezlekesinde Sarraf ile iş ortağı Abdullah Happani arasında yapılan
görüşmelere ve verilen rüşvetlerin bulunduğu exel çizelgelerine yer verildiği
ifade edilirken, savcılığın yaptığı mail incelemesinde de ikilinin bu konularda
sık sık mailleştiği kaydedildi.
ARAMA EMRİ HER HALÜKARDA ÇIKARDI
Savunmanın 17 Aralık fezlekesine bağlı olarak e-maillerin
aranma emri çıktığı tezine de karşı çıkan savcılık, mahkemenin 17 Aralık
fezlekesini kabul etmemesi halinde bile kendilerinin Sarraf’ın finansal
işleriyle ilgili oldukça fazla sayıda belgeyi taleplerine ekledikleri ve yine
bu arama emrini alacakları kaydedildi.
MICROSOFT İTİRAZ ETMEDİ
Arama emrinin ABD sınırları dışındaki verileri kapsamayacağı
iddiasına karşılık olarak da mail hesabının bağlı olduğu Microsoft şirketinin
verileri ABD’ye de transfer ettiği, arama emri çıkartılırken şirketin bu duruma
itiraz hakkının bulunduğu açıklandı.
Savcılık Microsoft’un arama emri kararının alınmasına ilişkin olarak hiçbir itirazda bulunmadığı ve verileri ABD’ye transfer ederek incelenmesine izin verdiğini yazdı.
Savcılık Microsoft’un arama emri kararının alınmasına ilişkin olarak hiçbir itirazda bulunmadığı ve verileri ABD’ye transfer ederek incelenmesine izin verdiğini yazdı.
SARRAF’IN GELECEĞİ ÖNCEDEN BİLİNİYORMUŞ
Mahkemeye sunulan dilekçelerde Rıza Sarraf’ın Miami’de
havalimanında tutuklanması sırasında bulunan FBI ajanı Benjamin Denk, cep
telefonlarının araştırılması konusunda uzmanlaşmış savcılık çalışanı Reginald
Donaldson ile Gümrük ve Sınır Koruma Şefi Michael E. Kaneris’in ifadelerine de
yer verildi.
Denk davanın ilk zamanlarından beri haberi olduğunu ve
Sarraf’ın Amerika’ya geleceğini öğrenince tutuklanması için gerekli
hazırlıkların yapıldığını anlattı.
Kaneris ise Sarraf’ın gelişinden birkaç gün önce kendisine
haber verildiğini ve internette yaptığı araştırmalarda Sarraf ile eşi Ebru
Gündeş’in Türkiye’de önemli kişiler olduklarını anladığını açıkladı.
İki görevli de Sarraf’ın tutuklanması ile ilgili rutin prosedürlerin yapıldığını, hatta Sarraf’ın ikinci sorgulamaya alınana kadar FBI tarafından tutuklanacağını bilmediğini kaydetti.
Denk Sarraf’ın üzerinden 100 dolar çıktığını, para dolu
çantasının ise Ebru Gündeş’e verildiğini kaydetti.
TELEFON PARMAK İZİ İLE AÇILIYORMUŞ
Dilekçelerde en ilginç bölüm ise Donaldson’un ifadesinde yer
aldı. Donaldson iPhone 6’ların şifre ya da parmak izi ile açıldığını
anlattıktan sonra Sarraf’ın telefonunun parmak izi ile açıldığını söyledi.
Sarraf aylardır mahkemede telefonunun şifresini gümrük
memurlarına verdiğini ancak FBI ile paylaşmadığını, bu yüzden telefonundan
çıkacak bilgilerin geçerli sayılamayacağını iddia ediyordu.
MAHKEME 30 KASIM’DA
Davanın hakimi Richard Berman savunmanın Sarraf’ın
e-mailleri için arama emri başvurusu sırasında verilen dilekçenin Türk Adalet
Bakanlığı ile paylaşılmasını reddederken cep telefonundan çıkan bilgilerin
kullanılıp kullanılamayacağına ise 30 Kasım’da yapılacak davadan sonra karar
verilecek.