Kimi zaman gündemin ana maddesi haline gelen ancak kendisini
hiç unutturmayan nükleer silahlar için bildiklerimizin esasında çoğunun doğru değil.
Mesela, filmlerde görmeye alışkın olunan şekilde ABD
Başkanı’nın bir grup komutan ve danışman ile görüşüp karar alması esasında gerçeği
yansıtmıyor. Çünkü başkanın bombaların ateşlenmesi emrini vermek için en iyi
ihtimalle sekiz dakika süresi var.
Tabii, ABD bugüne kadar sürdürdüğü, kendisine yönelik bir
saldırı olmazsa nükleer silahlarını ilk kullanan devlet olmayacağı politikasını
kenara bırakmazsa.
James Martin Nükleer Silahların Yaygınlaşmasını Önleme Merkezi’nden Dave Schmerler ve Jerry Lewis’e göre ABD’ye
Rusya’dan nükleer füze atılırsa, bu füzelerin varış süresi 30 dakika. Başkan’ın
da bu süre bitmeden ABD’ye ait füzeleri ateşleme emri vermesi gerek. Şayet
füzeler atılmış ve ABD cevap vermemiş olursa ülke büyük ihtimalle tarihten
silinecek. Nükleer silahların ateşlenmesi emri verilirse bu sefer büyük ihtimal
Dünya’nın sonu gelecek.
ABD’nin karar verip, harekete geçmesi için gereken 30
dakikanın nasıl işleyeceği ise oldukça mekanik. İlk dakika Rusya’dan atılan
füzelerin gökyüzüne ulaşması. Bu noktada Amerikan uyduları durumu tespit ediyor
ve Almanya’da bulunan üsse bir dakika içinde bildiriyor. Almanya’dan Kuzey
Amerika Hava Savunma Komutanlığı’na durumun bildirilmesi ise iki dakika alıyor.
Bu andan sonra Beyaz Saray üzerinden Başkan’a ulaşmak ve
cevap almak için sekiz dakika kalıyor. Sonrası ise füzelerin hazırlanıp
ateşlenmesi.
Beyaz Saray arandığı zaman ise direk Başkan ile bağlantı
kurulamıyor. Konuyla ilgili danışmanı bilgilendiriliyor ve onun Başkan ile
konuşması bekleniyor. Kısaca sekiz dakikanın birazı da burada gidiyor. Başkan
haberi aldığı zaman ise hemen kararı vermek zorunda.
Peki, o sırada Başkan golf oynuyor, duş alıyor veya balık
tutuyor ise ne olacak? İşte bu noktada devreye futbol ve bisküvi giriyor.
Futbol, Başkan’ın her zaman yanında bulunan askerin taşıdığı
ve içinde nükleer kodların bulunduğu çanta. Diğer adıyla Başkan’ın Acil Durum Çantası.
Bisküvi ise ABD’de başkanların üzerlerinde bulundurmak zorunda oldukları,
nükleer silahları yetkilendirme kodu.
Barack Obama’nın Hiroşima’yı ziyareti sırasında bisküvi
üzerindeydi. Bu açıdan düşünülünce oldukça ilginç bir sahne.
Bisküviyi kaybeden başkanlar da olduğu iddia ediliyor.
Mesela Bill Clinton bir sabah yenisini vermek için kendisinden bisküviyi
istediklerinde bir süre düşünmüş ve nereye koyduğunu hatırlamadığını söylemiş.
İddialar dört ay sonunda bisküvinin bulunduğu yönünde.
Jimmy Carter’ın ise bisküviyi temizlemeye gönderdiği takım
elbisesinin cebinde unuttuğu söylenir ancak bugüne kadar kimse bu iddiayı ne
kabul etti, ne de reddetti.
Bisküvi Başkan’ın cebinde, futbol da yanında. Yine de
Başkan’a durumu söyleyip söylememek insanı zorlayan bir durum. Carter’ın
danışmalarından Zbigniew Brezezinski 1979 Kasım’ında gece saat üçte benzer bir
telefon almış ve Başkan’ı aramadan önce üç dakika düşünmüş. Üçüncü dakikada ise
alarmın yanlış olduğu ortaya çıkmış.
Brezezinski beklediği için o anı mutlu bir şekilde anlatıyor
çünkü Başkan bir kere nükleer silahları ateşleme emri verdikten sonra işin geri
dönüşü olmuyor. Dünya’nın çeşitli noktalarında bulunan
Amerikan nükleer
füzeleri saptanan hedefleri vurmak üzere hazırlanıyor.
Son dönemde yeniden gündemde olan İncirlik Üssü de bu
kıyamet senaryosunda yerini alıyor. ABD Hava Kuvvetleri’nin yıllık bütçesinde
yer alan özel silahların maliyeti üzerinden yaklaşık 50 ile 90 arasında nükleer
füzenin İncirlik’te bulunduğunu gösteriyor.
Şu an yanlış alarmlar azalmış olsa da sistem değişmemiş durumda. Bütün o modern silah sistemlerine karşın Başkan’ın 30 dakikası var ve bu konuda emri verecek kişi sadece kendisi. Bir kere emri verdiğinde de geri dönüşü yok.
Merak edenler için aynı sistem Rusya'da da var ve onların da sekiz dakikası bulunuyor. Çantanın adı ise "cheget". O da sadece bir kere aktif hale getirildi. 1995 Ocak ayında ABD ve Norveç'in meteoroloji için attığı füzelerden biri Rusya tarafına sapınca Rus yetkililer bunu bir nükleer saldırı olarak değerlendirdi.
Boris Yeltsin ve kurmayları karşılık verme fikrindeydiler ve sekiz dakikaları bitmek üzereydi. Anlatılanlar Yeltsin'in düğmeye basmak üzereyken son saniyede füzenin denize düştüğü ve yanlış alarm olduğu bilgisinin geldiği yönünde.