13 Ekim 2016 Perşembe

Nükleer kıyamet için gerekenler: Bisküvi, futbol ve sekiz dakika

Kimi zaman gündemin ana maddesi haline gelen ancak kendisini hiç unutturmayan nükleer silahlar için bildiklerimizin esasında çoğunun doğru değil.

Mesela, filmlerde görmeye alışkın olunan şekilde ABD Başkanı’nın bir grup komutan ve danışman ile görüşüp karar alması esasında gerçeği yansıtmıyor. Çünkü başkanın bombaların ateşlenmesi emrini vermek için en iyi ihtimalle sekiz dakika süresi var.

Tabii, ABD bugüne kadar sürdürdüğü, kendisine yönelik bir saldırı olmazsa nükleer silahlarını ilk kullanan devlet olmayacağı politikasını kenara bırakmazsa.

James Martin Nükleer Silahların Yaygınlaşmasını Önleme Merkezi’nden Dave Schmerler ve Jerry Lewis’e göre ABD’ye Rusya’dan nükleer füze atılırsa, bu füzelerin varış süresi 30 dakika. Başkan’ın da bu süre bitmeden ABD’ye ait füzeleri ateşleme emri vermesi gerek. Şayet füzeler atılmış ve ABD cevap vermemiş olursa ülke büyük ihtimalle tarihten silinecek. Nükleer silahların ateşlenmesi emri verilirse bu sefer büyük ihtimal Dünya’nın sonu gelecek.

ABD’nin karar verip, harekete geçmesi için gereken 30 dakikanın nasıl işleyeceği ise oldukça mekanik. İlk dakika Rusya’dan atılan füzelerin gökyüzüne ulaşması. Bu noktada Amerikan uyduları durumu tespit ediyor ve Almanya’da bulunan üsse bir dakika içinde bildiriyor. Almanya’dan Kuzey Amerika Hava Savunma Komutanlığı’na durumun bildirilmesi ise iki dakika alıyor.

Bu andan sonra Beyaz Saray üzerinden Başkan’a ulaşmak ve cevap almak için sekiz dakika kalıyor. Sonrası ise füzelerin hazırlanıp ateşlenmesi.

Beyaz Saray arandığı zaman ise direk Başkan ile bağlantı kurulamıyor. Konuyla ilgili danışmanı bilgilendiriliyor ve onun Başkan ile konuşması bekleniyor. Kısaca sekiz dakikanın birazı da burada gidiyor. Başkan haberi aldığı zaman ise hemen kararı vermek zorunda.

Peki, o sırada Başkan golf oynuyor, duş alıyor veya balık tutuyor ise ne olacak? İşte bu noktada devreye futbol ve bisküvi giriyor.

Futbol, Başkan’ın her zaman yanında bulunan askerin taşıdığı ve içinde nükleer kodların bulunduğu çanta. Diğer adıyla Başkan’ın Acil Durum Çantası. Bisküvi ise ABD’de başkanların üzerlerinde bulundurmak zorunda oldukları, nükleer silahları yetkilendirme kodu.

Barack Obama’nın Hiroşima’yı ziyareti sırasında bisküvi üzerindeydi. Bu açıdan düşünülünce oldukça ilginç bir sahne.

Bisküviyi kaybeden başkanlar da olduğu iddia ediliyor. Mesela Bill Clinton bir sabah yenisini vermek için kendisinden bisküviyi istediklerinde bir süre düşünmüş ve nereye koyduğunu hatırlamadığını söylemiş. İddialar dört ay sonunda bisküvinin bulunduğu yönünde.

Jimmy Carter’ın ise bisküviyi temizlemeye gönderdiği takım elbisesinin cebinde unuttuğu söylenir ancak bugüne kadar kimse bu iddiayı ne kabul etti, ne de reddetti.

Bisküvi Başkan’ın cebinde, futbol da yanında. Yine de Başkan’a durumu söyleyip söylememek insanı zorlayan bir durum. Carter’ın danışmalarından Zbigniew Brezezinski 1979 Kasım’ında gece saat üçte benzer bir telefon almış ve Başkan’ı aramadan önce üç dakika düşünmüş. Üçüncü dakikada ise alarmın yanlış olduğu ortaya çıkmış.

Brezezinski beklediği için o anı mutlu bir şekilde anlatıyor çünkü Başkan bir kere nükleer silahları ateşleme emri verdikten sonra işin geri dönüşü olmuyor. Dünya’nın çeşitli noktalarında bulunan 
Amerikan nükleer füzeleri saptanan hedefleri vurmak üzere hazırlanıyor.

Son dönemde yeniden gündemde olan İncirlik Üssü de bu kıyamet senaryosunda yerini alıyor. ABD Hava Kuvvetleri’nin yıllık bütçesinde yer alan özel silahların maliyeti üzerinden yaklaşık 50 ile 90 arasında nükleer füzenin İncirlik’te bulunduğunu gösteriyor.

Şu an yanlış alarmlar azalmış olsa da sistem değişmemiş durumda. Bütün o modern silah sistemlerine karşın Başkan’ın 30 dakikası var ve bu konuda emri verecek kişi sadece kendisi. Bir kere emri verdiğinde de geri dönüşü yok. 

Merak edenler için aynı sistem Rusya'da da var ve onların da sekiz dakikası bulunuyor. Çantanın adı ise "cheget". O da sadece bir kere aktif hale getirildi. 1995 Ocak ayında ABD ve Norveç'in meteoroloji için attığı füzelerden biri Rusya tarafına sapınca Rus yetkililer bunu bir nükleer saldırı olarak değerlendirdi.

Boris Yeltsin ve kurmayları karşılık verme fikrindeydiler ve sekiz dakikaları bitmek üzereydi. Anlatılanlar Yeltsin'in düğmeye basmak üzereyken son saniyede füzenin denize düştüğü ve yanlış alarm olduğu bilgisinin geldiği yönünde.