24 Aralık 2020 Perşembe

Affet beni baba

Artık telefonun çaldığı saatten ve arayan numaradan gelen haberin ne olabileceğini bilecek yaşlardayız. Ölüm haberlerinin telefonlardan verildiği, taziyelerin uzaktan yapıldığı, zor günler.

Babamla yıllardır yüz yüze görüşmedik. Son yıllarda hep telefondan birbirimizi gördük. Yakınlarda olsak da karşı karşıya gelecek şansımız olmadı. Bundan sonra da hiç olmayacak…

Baba ölüm haberini aldım. Acıyı hisseder ama daha kolay üstesinden gelirim zannediyordum. Fakat, öyle olmadı. Eve sığamadım. Soğuk caddelere attım kendimi ama içim o kadar üşüyordu ki, soğuk hiç işlemedi.

Karanlık, soğuk ve kimsenin olmadığı sokakta bacaklarım ağırlaştı. Adım atmak hayatımda hiç bu kadar zor olmamıştı. Senin artık bu dünyada olmadığı düşüncesi aklıma geldikçe gözyaşlarım aktı, canım acıdı ama yürüyemedim. Yürüyecek gücü bulamadım.

Kaldırıma oturdum, bana anlattığın hikayeleri, verdiğin öğütleri aklımdan bir bir geçirdim. Her bir anıda daha fazla ağladım.

Son defa sarılamadım sana. Son nefesini verirken yanında olamadım.

Seni mezara götürürlerken tabutunu taşıyamadım.

Yıllar önce konuştuğumuz gibi olmadı baba, seni mezara ben indiremedim.

Kilometrelerce uzaktan, telefonla katıldım cenazene. Dua ederken, tabutun taşınırken, üzerine toprak atılırken hep izledim ama orada olamadım.

Senin babanın kollarında can vermesinin aksine sen benden uzaklarda verdin son nefesini.

İkimiz de biliyorduk esasında pek de benzemediğimizi. Sen ketumdun, ben bildiğimi söylemeyi seven. Sen neşeni fazla göstermeyi sevmezdin, ben herkesle paylaşmak isterdim. Sen acını göstermezdin, ben canım yanınca bağırır…

Bütün bu farklara rağmen birbirimizi sevdiğimizi bilirdik.

Yaptıklarımla gurur duyardın ama sen ketumdun ve bunu paylaşmayı sevmezdin. Bense içten içe buna kızardım.

Bütün erkek çocukları gibi bir yandan babama imrenir, bir yandan da onu geçmek için uğraşırdım.

Şimdi geriye bakınca o kadar boş ve anlamsız geliyor ki bazı şeyler.

Keşke seninle daha fazla rakı sofrasına otursaydık…

Keşke daha fazla yürüyüşe çıksaydık…

Keşke sen şimdi karşıma geçip sussan ve ben o suskunluğu dinlesem.

Baba senden kilometrelerce uzaktayım. Sen artık soğuk toprağın altındasın. Ben soğuk toprakların üzerinde seni kaybetmenin acısıyla yürüyorum.

Affet beni baba, son nefesinde yanında olamadım. Sana son defa doya doya sarılamadım. Gelemedim yanına, tabutunu taşıyıp seni toprağa veremedim.

Biliyorum sen beni affedeceksin ama ben kendimi affedebilecek miyim, onu bilmiyorum.

19 Nisan 2020 Pazar

Hoşçakal Bulut

Olmadı be Bulut, hiç olmadı. Daha rakı içecektik. Ben sana yeni romanın ilk bölümünü basılmadan gönderecektim, konuşacaktık, sohbet edecektik. Sen bana Gençlerbirliği’ni anlatacaktık. Bir sürü şey yapacaktık. Olmadı be dostum, bu kadar erken gitmek hem de bu kadar habersiz ve beklenmedik bir şekilde. Dilerim gittiğin yerde merak ettiğin bütün polisiye romanları okursun. Bu sefer olmadı ama başka bir hayatta uzun uzun sohbet edeceğiz. Güle güle dostum…