Korkuyorum, hem de inanamayacağın kadar çok korkuyorum. Etrafı bıçaklarla dolu bir ipin üzerinde yürümek gibi şu an yaptığım şey ve bunu yapmamın iki sebebi var. Biri adrenalini sevmem, diğeri yazıya olan aşkım. İkincisi daha öncelikli tabii ama bu aşk beni korkutuyor da.
Şu an yazabiliyorum. Yazacağım yazı, onu oluşturan cümleler, cümlelerin içindeki kelimeler bir anda aklıma geliyor ve benden çıkıp sana ulaşıyor. Fakat bir gün bunun bitmesinden korkuyorum. Adrenali de bu heyecan sağlıyor. Bir anda hayatın içinde çırıl çıplak kalabilirim. Hiçbir şey yapmayı öğrenmemiş ve bildiği tek işi artık yapamayan bir adam.
Yazarların hayatını bu yüzden incelemeyi seviyorum. Kimlerin başına gelmiş acaba benim korkularım? Bu durumu yaşayan yazarlar için “Bartleby ve Şürakası” diyenler var. Bu gurupta yer alan iki kadın edebiyatı tam olarak keşfetmediğim zamanlarda bile benim ilgimi çekmişti.
İkisi de Amerika’nın güneyinden. İkisi de tek roman yazdı. İkisinin de romanları filme çekilip büyük başarı kazandı. Biri “Rüzgar Gibi Geçti”nin yazarı Margaret Mitchell’dı diğeri ise “Bülbülü Öldürmek”in yazarı Harper Lee.
Harper Lee esasında biraz daha ilginç bir karakter. Hayatının ilk zamanlarındaki hareket sonradan yok. Yani yazması zor, zira hayatı fazla ilginç olaylarla dolu değil. Öte yandan kitabı anlatmayı istemiyorum. Galiba bu yazıyı bir sınama aracı olarak görüyorum. Korkularımın üzerine gitmek gibi, bu yazıyı istediğim gibi yazarsam bir süre korkmama gerek yok.
Sen okuyorsan yazmış ve basılmaya uygun görülmüştür. Okuyamıyorsan… Başlıyorum, sonu şu an için sadece bana bilinmez olan yazıya. Korkularımın en büyüklerinden biriyle yüzleşirken yanımda olacağını düşüneceğim. En zor anlarda yalnız bırakılmayan bir dost gibi umarım beni yalnız bırakmazsın.
Nelle, ki yakın çevresi ona bu isimle seslenirdi çocukluktan tanıdığı ve kendisi gibi yazar olan arkadaşı Truman Capote’ye böyle bir anında yardım etmişti. Hem de kendi ilk romanını yazarken. Capote’nin başyapıtı sayılan “Soğukkanlılıkla” romanının araştırma safhasında ikisi de Güneyli olmalarına rağmen Truman kendisiyle konuşulmayacağını düşünüp çocukluk arkadaşı Nelle’yi yardıma çağırmıştı.
Nelle, Truman’dan iki yıl sonra 1926’da dünyaya geldi. Ailenin dört çocuğunun en küçüğüydü. Babası Amasa Coleman Lee yaşadıkları Alabama’ya bağlı Monroeville’de yerel bir gazeteni editörü ve sahibiydi. Annesinin adı Frances Cunnigham Finch Lee idi. Bu isim sana Nelle’nin kitabıyla ilgili birkaç ipucunu verdi sanırım. Az daha unutuyordum Amasa Nelle’nin doğduğu yıl eyalet meclisine girmiş ve orada 12 yıl görev yapmıştı.
Nelle erkek gibi kız dedikleri tiplerdendi. Sokaklarda oyunlar oynar, okulda kavga eder, hiçbir şeyden iğrenmezdi. İşin ilginci arkadaşı Truman ise kız gibi çocuklardandı. İkiliyi görenler “bu çiftte bir gariplik var” derlerdi. Ancak bu farklılık ileride işlerine de yarayacaktı.
Nelle daha sonra sadece kız öğrencilerin olduğu Birleşmiş Metodoist Kilisesi’ne bağlı olan Huntingdon Kolejine gitti. Burada geçen bir yılın ardındansa hukuk eğitimini almak üzere Alabama Üniversitesi’ne. Burada birkaç hikayesi yayımlanan Nelle ayrıca bir dönem boyunca okulun mizah dergilerinden Rama-Jamma’nın editörlüğünü yaptı.
İlk başlarda soğuk görünen, çocukluğunda erkek gibi yetişmiş bu kızın mizah anlayışı inanılmazdı. O da zaten yaptığı işi seviyordu ve yazının kanına giren insanların çoğunda olduğu gibi okulun istediği bazı şartları yerine getiremediği için hukuk fakültesinden diplomasını alamadı.
Bunun yerine bir uçakla İngiltere’ye gidip yazın Oxford’da okudu. Döndüğünde ise gittiği yer onun gibi gençleri kendisine çeken New York’tu. 1950’de geldiği New York’ta çeşitli uçak şirketlerinde rezervasyon memuresi olarak çalıştı.
Güneyde yetişenler bölgenin tarıma dayalı ekonomisi sebebiyle küçüklüklerinden itibaren tutumlu olmayı öğrenirler. Elbiseler bir küçük kardeşe kalırken, her akşam tanrıya verdiği nimetler için teşekkür edilir ve olabildiğince sade yaşamak burada yetişenlerin kanına işler adeta.
Nelle de böyleydi. Kendisini tamamen yazıya verdiği zamanlarda New York’ta sadece soğuk suyun aktığı, Kendi imkanlarıyla ısıtabildiği eski ve harap tek odalı dairesinde yaşıyor, arada da Alabama’ya gidip babasıyla ilgileniyordu.
Uzun hikayeler yazıyordu Nelle. 1958 yılbaşında arkadaşları ünlü şarkı sözü yazarı Michael Brown ve Joy Williams Brown ona bir yıllık maaşı kadar bir çek ve “Bir yıl boyunca istediğini yazabilmen için işine ara ver. İyi yıllar” yazılı not verdi. Bu andan itibaren tek romanı Bülbülü Öldürmek’in taslağı üzerine çalıştı. Nelle’ye ünlü bir editör olan Tay Hohoff’da yardım ediyordu.
Hala yanımda olduğunu bilmek çok güzel. Bu kadar yolu birlikte geldik ve kimi zaman senin verdiğin güven hissiyle devam edebildim. Belki yapacak daha önemli bir işin var ama bana destek için hala yanımda duruyorsun. Bunu biliyorum ve sana minnettarım. Nelle de kitabını bitirmek üzereyken Truman’dan böyle bir çağrı almıştı. Kendisine yardım etmesini isteyen arkadaşını kıramayarak, bütün işleri bırakıp gitmişti.
Bir gazetede gördüğü ufak haberi kesen Truman, anlamsız bir cinayeti, bir ailenin katledilmesini araştırıyordu. Fakat New York sanat camiasında hoş karşılanan, zekasıyla insanları kendine hayran bırakan bu adam gidecekleri yerde bir ucube olarak görünürdü. Nelle ise o bölgenin kızıydı. Truman’ın asistanı olarak ona yardım etti, kimi konuşmaları kendisi yaptı. Ön araştırmalar bitince de birlikte döndüler.
1959 yazında uzun zamandır üzerinde çalıştığı romanı bitirdi Nelle. Tam bir yıl sonrada basıldı bu kitap. “Ağabeyim Jem on üç yaşına yaklaşırken kolunu dirsekten kötü bir şekilde kırmıştı” cümlesiyle başlayan kitap bir anda Amerika’da fırtınalar yaratmıştı. Bir zencinin bir beyaz kadına tecavüz ettiği hikayesini bir çocuğun bakışıyla anlatan kitap inanılmaz bir etki yapmış ve birbiri üstüne baskıları yapılmaya başlamıştı.
İlk romanın “Başka Sesler, Başka Odalar”da arkadaşı Nelle’i, Idabell karakteri için kullanan Truman’a bir sürprizi vardı Nelle’nin de. Kitaptaki Dill karakteri Truman’dı. Zaten kitabın otobiyografik özellikleri oldukça fazlaydı. Kitabın karakterlerinden Boo Radley Başka Sesler Başka Odalar’ın orijinal versiyonunda olan biriydi. İki arkadaşta çocukluklarında böyle birini tanımışlardı.
Roman büyük bir başarı, Nelle de 1961 Pulitzer Ödülü’nü kazandı. Ertesi yıl filme alınan kitabın baş karakteri Atticus Finch’i canlandıran Gregory Peck “en iyi erkek oyuncu” dalında Oscar alırken senaryo da “en iyi uyarlama senaryo” ödülüne layık görülüyordu. Nelle oldukça mutluydu. Onun bu başarısıyla ilgilenmeyen tek bir kişi vardı o da yazacağı romanı sonlandıramadığı için sinirli olan Truman.
Nelle bu romanı yazarken fazla bir ilgi beklemiyordu. Sadece onu yazmaya devam edebilmesi için cesaretlendirecek bir karşılık, o kadar. Bu başarılar hayallerinin ötesindeydi. Üstelik Gregory Peck ve ailesiyle de çok iyi anlaşmıştı. Artık birlikte ayrılmamacasına dosttular.
Sonraki yıllarda Alabama’da gerçekleşen bir dizi cinayeti yazmak istedi Nelle ama olmadı. Kitabın sonunu beğenmedi. Bazen makaleler yazdı dergilere ancak o ışıklı yaşamın gerisinde sade bir hayat sürdü. Yazdığı romanları bastırmadı. Spekülasyonlara karışmadı. İnsanların daha iyi olmasını istedi o kadar.
2007 yılında Amerika’da bir sivile verilen en büyük ödül sayılan “Başkanın Özgürlük Madalyası”nı aldı. Bu törene Peck’in eşi Veronique ile katıldı.
Kimileri yazamamasını bir uğursuzluğa bağlıyor Nelle’nin. O da Soğukkanlılıkla’nın araştırmasına katılmıştı. Bu kitabı yazdıktan sonra Truman bir daha eline kalem alamamış, son romanı “Kabul Edilmiş Dualar” yarım kalmıştı. Tıpkı onun gibi Nelle de bir daha roman yazamadı. Yazdıklarını bastıracak yeterlilikte görmedi.
Galiba korkularımı bir süre daha yatıştırabileceğim. Buraya kadar geldiğimize göre zorda olsa insan yanındakinden aldığı destek ile yapmak istediği işi başarabiliyor. Ben yoktan var etmeyi, yaşadığım, okuduğum, öğrendiğim şeyleri boş bir kağıda geçirip insanlara aktarmayı seçtim. Beni korkutsa da sevdiğim bir iş. Sen de bana bu işi yapmam için yardım ettin ve hala ediyorsun. Şu an belki Nelle’in neden kendi romanını yarıda bırakıp arkadaşının asistanı olarak o araştırmaya gittiğini anlamışsındır. Ben şimdi biraz daha kendime güvenerek bu yazının başından kalkacağım. Fakat bu güvenin esas sebebi ne zaman korkularımla yüzleşecek olursam yanımda destek verecek birinin olacağını bilmek olacak.