17 Ağustos 2010 Salı
Sokakta top peşinde koşmak
Referandummuş, askerler sivillere boyun eğmişmiş, evetçiler ile hayırcılar birbirine girecekmiş, yaz sıcakları daha da devam edecekmiş, ünlüler birbileri hakkında konuşuyormuş... Boşver.
Canım uzun süredir top oynamak istiyordu. Ama öyle halı sahada altışardan değil. Bildiğin mahalle arasında asvaltta ya da eskiden mahallelerde olan boş alanlarda. Şimdilerde o boş alanları bulmak, çölde vaha bulmak gibi zor olduğundan asvalta bile razıydım.
Ne var ki arabaların, şehrin yollarından fazla olduğu İstanbul’da her 10 saniyede bir kesilmeyecek maç yapmak da kolay değil. Bir de tabii artık büyümüş bir adamla maç yapmak isteyecek kaç çocuk var durumu...
Yine de içimde acayip top oynama isteği vardı. Zaten susmuştum; yaşananlara, ülkede ve dünyada olanlara buğulu bir camın ardından bakar gibi bakıyordum.
Yaz sıcağında ne yapacağını bilmez bir haldeyken, iki gün bir yere gideyim düşüncesindeyken, uzaktan gelen bir daveti kabul ettim. Bir süredir aklımda olan Şırnak’a, çocuk olmanın zor olduğu o topraklara gittim.
Hava kararıp, Güneş yerini Ay’a bırakmak üzereyken girdiğim tozlu şehirde çok kısa sürede bir grup arkadaş buldum. Yaşları 8 ila 10 arasında değişen bir grup ufak arkadaş. Kendi aralarında Kürtçe konuşsalar da benimle Türkçe konuşma nezaketini gösterdiler.
Biraz sohbet ettik bakkalın önünde. İlginçtir, biz de küçükken bakkalın önünde muhabbet ederdik. Galiba herkesin bir bakkal önü muhabbet dönemi oluyor hayatta ya da oluyordu.
Hava artık tam kararıyor derken de bir top geldi ayaklara ve ufaktan bir maç çevirdik. İçimdeki çocuk mutlu bir haldeyken ben yeni arkadaşlarımdan çalım yememeğe çalışıyordum.
Kuru sıcakta biraz terleyerek bitirdik maçı. Güldük, fotoğraf çektirdik. Hayattan son bir kaç laf edip ayrıldık. O sırada birbirimizi bir daha belki hiç göremeyeceğimizi onlar değil ama ben düşünüyordum. Büyümenin kötü etkisi artık ayrılıkları bilmek ve onlardan hoşlanmamak.
Top oynamak için saatlerce yol yapmış, top oynarken eskiden büyüklerin kapıldığı endişelere artık kendi kapılan biri olsam da anladım ki; bazen buğulu camları silmek için çocuk olmak ve sokakta top peşinde koşmak gerekiyor.
Aklınıza takıldıysa, bilin ki Şırnak çok güzel bir yer. O haberlerde gördüğünüz gerginlikler pek yok gibi. Hele çocukları çok ama çok şirin. Taş atmıyorlar o kadar da fazla ama attıkları paslar çok fena.
İnsanları da artık unutulmuş derecede misafirperver. Bazen olaylara daha iyi bakmak için, çocukluğunu bir sırt çantasına koyup yola çıkmak gerekiyor.
Eskisi gibi mahalle arasında top koşturmak ya da lastik atlamak isteyenler olursa Şırnak’a da bir bakın derim. Artık büyük şehirlerde bulamayacağımız çocukluğumuzdan izler orada hala mevcut ve yok oldu sandığımız insanlığın da...