13 Eylül 2010 Pazartesi

Korkmaya gerek yok

Referandumdan “evet” çıktı. Şimdi bir grup büyük sevinç yaşayıp, bu değişikliğin yeni bir Anayasa için önemli bir adım olduğunu düşünürken, “hayır” oyu verenler ülkenin karanlığa doğru ilerlediğini düşünüyor.

“Evet” oyu veren ya da boykot ederek en azından darbe anayasasına karşı olduğunu gösterenler için bazı önemli noktalar vardı bu referandumda. Öncelikle Anayasa’nın Geçici 15. Maddesi’nin kaldırılarak darbecilerin yargılanmasına imkan tanınmasıydı.

Çoğunluk Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanamayacağını söylese de en azından artık darbe yapanların yargılanabileceğinin gösterilmiş olması önemli bir nokta. O 12 Eylül ki en acı anılarını Diyarbakır Cezaevi’nde bırakırken sağcısıyla solcusuyla on binlerde unutulmayan izler bıraktı.

Bugün bakılınca Anadolu ülkücüsü denen vatanını seven ancak kendilerinin kullanıldığını da unutmayan kesimin, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi dinlemeyerek neden evet dediğini anlamak çok zor değil. Kendilerinin kandırıldığına inana ülkücüler 12 Eylül ile hesaplaşmak için “evet” dedi.

Bir diğer “evet”çi grup ise artık çoğunluk olduklarını bilen ve laik elit kesimin ideolojisinden sıkılanlar. Bu ideoloji ki en basitinden TBMM’de 411 milletvekilinin başörtüsü yasağı kalkması için evet demesine karşın, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı onaylamasıyla göründü. Başka bir örnek de kendilerinden olmadığı düşüncesiyle Abdullah Gül’ün önüne 367 oyu çıkaranlar.

Bir de ordunun yanlış işler yaptığını belirterek iddianame yazan savcının dönemin Genelkurmay Başkanı’nın emriyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca (HSYK) derhal görevden alınması ve avukatlık dahil yapamayacak şekilde cezalandırılması var. Bu kararın alınması için Yaşar Büyükanıt HSYK’ya ‘emir’ verdiğini kendisi açıkladı.

Artık toplumun değişim isteyen sesine kulak tıkayanlar ne yazık ki sandıkta yenildiler. Halk kendini kandıranları istemediğini ve daha fazlasını talep ettiklerini bir kez daha gösterdi. Ayrıca Türkiye bir şekilde son 30 yılıyla hesaplaştı.

Güneydoğu’da BDP’nin etkili olan boykotu da ülkenin en önemli sorununun Kürt meselesi olduğunu göstermesi açısından önemli. Artık açılımın kaldığı yerden devam etmesi gerekiyor.

Referanduma “evet” oyu verenlerin Kürt açılımına da dolaylı olarak destek verdiği gerçek çünkü bu ülkede yaşayanlar artık ülkedeki iç savaşın bitmesini istiyor. Şayet Kürt açılımı sanıldığı gibi halkın büyük tepkisini çekseydi sandıkta beklenenden fazla “evet” oyu çıkmazdı ya da MHP’nin kalesi olan kimi bölgelerde “hayır” önde giderdi.

“Evet” oyu verenler en kısasından yıllardır yaşananlardan bıkan, usanan ve daha iyiyi isteyen insanlar. Bir de “hayır”cılar var. Ülkenin daha kötüye gideceğinden korkan bu sebepten iktidar partisinden gelen Anayasa maddelerinin değişikliğine karşı olanlar.

Onların korkularını anlıyorum ve benim gibi düşünen kişiler olduğunu da biliyorum. Ancak unutulmaması gereken biz geçmişte yaşananlar yüzünden, somut olaylar sebebiyle “evet” dedik. Her zaman korkular, tedirginlikler olacaktır. Bu korkular ilerleme isteğimizi, değişimleri etkilememeli. Umut olmadan yaşamak çok zordur.

Ve son bir söz. Şayet sizin korktuğunuz gibi ülke daha karanlığa gider bir hal alırsa emin olun ki “evet” verenler de sizin yanınızda durur ve ülkenin bir daha karanlıklara gömülmesine karşı çıkar.