Bir başbakanın kızıysanız, size çoğu kapı açıktır. Babanız rektörlerle görüşürken, siz okuyamadığınız o üniversitelerin rektörleri ile aynı salonda bulunabilirsiniz.
O rektörlerin başında bulundukları üniversitede okuyan çocuklar da bu toplantıda kendilerinin dinlenmesini ister. Buna karşılıkta polisler tarafından hem kimyasal gazlarla hem de coplarla cezalandırılırlar.
Bu da yetmez hamile olduğunu söyleyen bir genç kızın düşük yapmasına neden olurlar. Bir anlamda bebek katilidir onlar artık ama bunu umursamazlar çünkü onları suçlayacak bir savcı çıkmaz kolay kolay bu ülkede.
Başbakanın kızı babasının yanında, fahri danışman sıfatıyla toplantıya katılırken, diğer kız çocuğu sadece düşündüklerinin duyulmasını isterken bebeğini kaybedebilir. O kız çocuğu tek başınayken, diğeri babasının ve çevresinin korumacı kanatları altındadır. Babası cumhurbaşkanı olursa kızı da siyasette belki etkili pozisyonlara gelir ve o kanatların yardımıyla uçmaya başlar.
O uçarken, öbür kız çocuğu ise yerlerde sürüklenişini kolay kolay unutamaz ama acısını anlayanlar da bir ömür yanında olur.
Bütün bunlar yaşanırken, ölen bebeği, yaşanan vahşeti büyüten, bir krize döndüren ve yöneticilik becerisi olmadığını gösteren başbakan kendisinden kimilerinin beklediği hareketi yapar ve yalan söyler.
Koskaca başbakan daha gençliklerinin başındaki öğrencilerin dayak yemesini haklı çıkarmak için onların suçlu olduğunu anlatmaya başlar. Çevresindekiler de onun yalanını yalanla sürdürmeye devam eder. Polis işi biraz (!) abartmıştır ama esas suçlu öğrencilerdir.
Kimi gazete yazarları da burada polisi hafiften azarlayıp, suçu öğrencilere atmaya çalışırlar. Bilinmez belki bunun altında kimi kadrosu değişecek yazı işlerine girme hesabı vardır ya da bu kötü bir yalandır.
Şimdi öncelikle Sayın Başbakan; bu yazı size ulaşmaz biliyorum ama belki bir gün okursunuz. O gün ben Beşiktaş’ta gezdim hem de Portekiz’de gazetecilik yapan bir meslektaşımla ve ne molotoflu ne de taşlı bir saldırının izini gördük.
Sizin izlemediğiniz belli olan görüntüleri izledik ve polisin nasıl hırsla öğrencileri dövdüğüne, gazlar sıktığına şahit olduk. Siz bilmezsiniz ama bu ülkenin üniversite öğrencileri haklarını sormayı severler. Bir siyasal partiye bağlı olup olmamaları önemli değildir.
Sizin bilmediğiniz ya da unuttuğunuz bir gerçekte yalan söyleyen başbakanların zamanı gelince bu yalanlarından yaşayacağı utanç tarihe geçer.
Kasımpaşalı olduğunuzu söyleyerek kabadayı tavırlarla dolaşmanızın sahte olduğunun siz de farkındasınız. O mahalle delikanlısı havalarını artık bırakın çünkü yalanlar artık giderek daha fazla kişiyi sıkıyor. Gerçek delikanlı yere düşmüş bir kadına vuran namertlere her şekilde karşı çıkan kişidir.
Gerçek Kasımpaşalı mazlumun yanında yer alır. Çıkarları için yalanlar söyleyip birilerini kollamaz.
Gerçekten delikanlıysanız, o mahalle delikanlılığının bir gıdımını bile aldıysanız bu işe karışan polislerle ilgili bir işlem yaptırsanıza. Ancak yapamazsınız çünkü bu iş için yürek gerekir. O yürekte herkeste bulunmaz.
Belki bilmiyorsunuz ama haberiniz de olsun o kolladığınız polislerin bazıları İçişleri Bakanı’nın da çok konuştuğunu düşünüyor. Başlarındaki Emniyet Müdürü’nün sicili ise oldukça kabarık.
Medyaya, öğrencilere ve halka ayar vermeye kalkmak kolaydır da, bir gün size aynı şekilde davranıldığı zaman içinize sindirmeniz zor olur. Ne var ki laf da edecek gücünüz olmaz.
Sizde polise çatacak yürek yok ama diğer siyasilerde de o yerde sürüklenen, bebeğini kaybeden kızın yanında duracak yürek ve cesaret yok. Oy uğruna evlilik dışı bir bebek dünyaya getirmeyi düşünen kızı unutuyorlar.
O ölen bebeğin hesabı sorulmayacak çünkü koca koca adamlar o bebeğin ölümünün, annesinin yediği dayağın, öğrencilerin gördüğü zulmün hesabını sormaktan korkacaklar. İşlerine de gelmeyecek. Fakat bir gün, belki yıllar sonra bir lanetliler mezarlığı açılırsa o koca koca adamlar o mezarlıkta, lanetlenmiş ruhlarıyla yatacaklar.