Kimi ülkelerde yaşam diğerlerine oranla daha zordur ama bazı topraklarda yaşamın yanında çocuk ya da genç olmak da zordur. Bu topraklar da çocukluğun ve gençliğin zorlu geçtiği, pek de şanslı yaşanamadığı yerlerden işte.
Çocukken iyi yaşamak değil hayatta kalmak bile bir başarıdır buralarda. Daha yeni yürümeye başlamışken belediyenin bir çukuruna düşüp ölebilirsin ya da sadece çizgi filmlerde gördüğün canavarların en korkunçlarından trafik canavarı seni bizden alabilir.
Bazen evinin bahçesinde oynarken ya da anneden makarna isteyip dışarı çıktığında askerlerin kurşunlarıyla canını verebilirsin. Sınırlara yakınsan nereden açıldığı bilinmeyen (!) kurşunlarla bu dünyadan ayrılabilirsin.
Kimi zaman sadece koşarken bir polisin tüfeği kafanda patlayabilir. Seni kurtaracak kimse olmadığından saatlerce dayak yiyebilirsin. Yanlış yoldan yanlış zamanda geçtiğin için senelerini hapislerde geçirebilirsin. Bu topraklarda çocuk olmak zordur.
Baban yaşında bir adama satılabilir ya da akrabaların tarafından tecavüze uğrayabilirsin de. Seni bunlardan koruması gerekenler ise genellikle seni koruyamadığı gibi çoğu zaman ölümünde de seni suçlarlar. Bedenin yavaş yavaş çürürken, sen gölgesiz bir şekilde aramızdan ayrılırken arkandan pek de fazla gözyaşı dökülmez. Varlığın gibi yokluğun da normaldir.
Diyelim ki bütün bu badireli çocukluk olaylarını kazasız veya birkaç çizik ile atlattın o zaman başka sorunlar baş gösterir büyüdükçe. Öğrencilik zamanın kanın da biraz hızlı akarken haklarını istemek için gösteri yapmak istersin.
Bu topraklarda bu pek mümkün değildir. Seni gazlarla boğar, yerlere yatırıp acımasızca döverler. Suçun isyan etmektir ya da birilerine yumurta atmak. Sen yine de şanslısındır senden öncekiler göz göre göre öldürülmüş ama katilleri birileri tarafından korunmuştur. Sen sadece dayak ile 'paçayı kurtardım' diye sevinmelisindir.
Ne acıdır ki bir yazara ya da düşünüre yumurta atıp onu linç etmeye kalkanlara ifade özgürlüklerini (!) kullanıyor gözüyle bakanlar aynı yumurtalar devlet katına yaklaşınca ifade özgürlüğü düşüncelerini dolaba kaldırırlar. Sen artık bir tehditsindir. Seni dövmek serbesttir. Bazen kaybolman bile olasıdır.
Okulunda etliye sütlüye karışmadan da yaşamaya çalışabilirsin. Ne var ki bu da zordur. Okuldaki olaylar büyümesin diye görevlendirilen polisler sen kantinde otururken gözlerini saatlerce sana dikip rahatsız etmekte özgürdürler ya da kız arkadaşına laf attıkları zaman susmaz da laf edersen yine başın derde girebilir.
Bu topraklarda çocuk olmak da zordur genç olmakta. Seni koruması gerekenler seni düşman gibi görürken bir de sana zarar verenlere pek dokunmazlar.
Gençliği az bir badire ile atlattığın zaman iş bulman da dert olur. Evde annenden babandan hala harçlık almak yüreğini acıtırken, bir de iş bulamadığın için yüzüne kapanan kapılar seni daha da bunaltır. Tam iş buldum diye sevinirken şayet erkeksen bir de askerlik gelir ki hayatın tam yola girerken en sağlamından yoldan çıkarır yine.
Hırsızlar, yankesiciler seni soyar ama onları yakalaması gerekenler ya biber gazı sıkmakta ya evine gidenleri sorgulamakta ya çocuklara ateş etmekte ya da kendilerine verilen gücü güçsüzlerin, azınlıkların üzerinde denemektedirler.
Bu ülkede çocuk ya da genç olmak zordur zira yetki verilmiş ve halkı koruması istenenler genelde güçlerini sadece kadınların, gençlerin ve çocukların üstünde gösterirler. Asıl mücadele etmeleri gerekenler ise rahatça dolaşırlar.
Buna karşı durması etmesi gerekenler de yumurtanın pahalılığını bilip, öğrencilerin bunu alıp atmasının arkasında başka işler yattığını söyler. Ne de olsa öğrenciler için yumurta bile lükstür bu topraklarda.