27 Ekim 2011 Perşembe

Ekim yağmurları

Ekim yine yağmurlarıyla birlikte geldi. Pencereme her damlanın vuruşunda içim biraz daha ıslandı. Sen bilmezsin belki ama ben Ekim’de öleceğimi düşünürüm. Yağmurlu, lambaların erkenden yakılmaya başlandığı, soğuk bir Ekim öğleni...
Şimdi yağmur yağarken, hava hafiften puslu ve apartmanlarda ışıklar yanmaya başlamış. Işıkları gördükçe o evlerde hayat olduğunu anlıyorum. Bazen evde tek başıma otururken gelen çatal bıçak seslerinden akşam yemeği saatinin gelmiş olduğunu anlamam gibi...
Sen şimdi nerelerdesin acaba? Ekim yağmurları seni de ıslatıyor mu? Eminim ki ıslatıyordur ve sen o yağmurların altında gülerek dolanıyorsundur. Yakında bir akşam eğlence vardır, oraya gider, içki içer, şarkılar söylersiniz. Hatta kafanız güzelse dans bile edebilirsiniz. Sesin aramızdaki mesafeyi aşmak istercesine yol alır ya da ben öyle olduğuna inanırım. Sonuçta kulağıma senin sesin çalınır ve ben gülümserim.
Ekim yağmurlarıyla geldi ve bu senede birini aldı benden. Annem ölüler için dua okutmak istediği zaman toptan yapıyor bu işi zira herkes Ekim’de ölmüş bizim ailede. Bazen yağmurların onların bize gönderdiği gözyaşları olduğunu düşünüyorum.
Hava soğuk, ben yürüyorum, usul usul yağan yağmur beni ıslatırken dudaklarımda sevdiğim melodinin ıslığı. Bizim yollar bilirsin asvalttır, ama aklımda çamurlu yollar var. O çamurlu yolları, yeşil çimenleri görmek istiyor içim.
Tahminimce oralar soğuktur şimdi. Malum bizim şehrin yapılaşması sonucu artık çok soğuk olmuyor. Bize çok soğuk gibi gelen hava ise sizin orayala kıyaslanırsa ılıman. Seni düşünüyorum bazen. Yanında olsam, birbirimize bakıp gülsek, Ekim yağmurunda birlikte ıslansak.
Arabalar yanımdan hızlıca geçiyor. Sıkıldım ben bu şehir hayatından. Şöyle kimsenin olmadığı, seyrek de olsa yağmurların yağdığı, yeşili bol bir yerde yaşamak istiyorum.
Yağmur hızlanıyor, ben dudağımdaki melodiyi daha bir sesli hale getiriyorum. Bir kaç evin daha ışığı yanıyor. O evlerin içi şimdi sıcaktır ama esasında huzur olmadan evlerin ısınmayacağını çok erken öğrendik ikimizde.
Huzursuz bir evde olmaktansa sokaklarda yürümek daha güzeldi bizim için. Ben şimdi komşuların ışıklarını görmemek, çatal bıçak seslerinden yemek vaktinin geldiğini anlamak için yürüyorum.
Ekim yağmuru ıslatıyor beni. Saçlarımdan, kaşlarımdan, sakallarımdan akıyor. Biliyorum ki o damlalar birilerinin gözyaşları, içlerinde senin şarkılarının melodileri olan...