Yaklaşık 13 yıl önceydi. İstanbul Üniversitesi’nde okuyordum ve bir üniversiteli olmaya alışmaya çalışıyordum. O sıralar sınıftaki arkadaşlarla her konu üzerine konuşuyorduk. Kimimiz politikaya, kimimiz sanata daha fazla ilgi duyuyorduk.
Kimi zaman fikir ayrılıklarına da düşsek bir şekilde birbirimizi kırmadan bunun üstesinden geliyorduk. O zamanlar aramızda hepimizin özümüzde aynı olduğunu gösteren değişik bir dil vardı.
O günlerde hayatımda ilk defa sakal bırakıyordum. Sonra bir gün sınıftaki türbanlı arkadaşımızı dersten çıkardılar. Ardından da sakalımız olduğu için ben ve bir gurup arkadaşım derslere alınmadı. Hocalarımız bize her sakalın yasak olduğunu söyledi. Ayrıca türban, başörtüsü, mini etek de yasaklar arasındaydı.
O gün Beyazıt kampüsünde mini etekli, kot pantolon ve v yakalı, türbanlı kızlarla sakallı erkek öğrenciler derslerden hademeler tarafından çıkarıldı. O sırada sınıflarda ders veren öğretim üyeleri neredeyse yokmuş gibi davranıldı.
Ertesi gün sağcısından solcusuna, birbirine ne kadar düşman gözüyle bakan kimse varsa biraraya gelerek bir eylem yapmıştı. Tabii bu beklenmeyen tepkiden sonra da üniversite yönetimi okula alınacak ve alınamayacak kıyafetleri bir daha düzenlemişti.
Ancak o dersten çıkarılmayı, hak ettiğim halde dersime sadece sakalım olduğu için alınamamayı hiç unutmadım. O günden sonra da hangi sebeple olursa olsun okuma hakkı elinden alınan kişiler için kendimce mücadele ettim.
Şimdi okuma hakkı elinden alınanlar üniversite üyeleri de değil. Bir gurup lise öğrencisi ve okuldan tastikname almalarına sebep de “Tekel işçilerine destek vererek slogan atmaları”.
Öğrencinin düşünmesini, ülkedeki olaylara tepkisini göstermesini, kemdisine yanlış gelen uygulamalara ses çıkarmasını istemeyen bir sistem hala varlığını sürdürüyor.
Lise öğrencilerinin düşünmesini, olaylara tepki göstermesini istemeyen bir sistemden ileride nasıl kişiler yaratılak isteniyor onu da merak ederim.
Belki bu öğrencilerin ileride otobüs fiyatlarının sürekli değişmesini protesto eden ODTÜ’lü ağabey ve ablaları gibi olacağı korkusu vardır. Sonuçta bu fiyat farkı olayını protesto eden öğrenciler, otobüsten çıkarıldıktan sonra anında kelepçe takılarak gözaltına alındılar.
İmam hatip liselilerin üniversitelerde kendi istedikleri bölümlerde okumalarını engelleyen sisteme karşı çıkıldığı gibi, tastiknameleri verilen liselilerin durumuna da karşı çıkılacağını hiç sanmıyorum. Ama şayet imam hatip liseliler bir gün hakları için protesto gösterisi yapsalar okuldan ilişikleri kesilir mi onu da merak ediyorum.
Yıllar önce üniversitelerden türban takan öğrenciler çıkarıldı ve hala kazandıkları halde üniversitelere giremiyorlar. Bugünlerde Tekel işçilerine destek veren liseliler okullarından atılıyor. Onlar okullarına dönebilecekler mi belli değil.
Kendinden yana olanları savunarak, düşüncelerine karşı olanların maruz kaldıkları haksızlıklarda sessiz kalmak bir nevi ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ demeye gelir. İnanıyorum ki çocuklar arasında fark olmadığını, öğretim hakkının kutsal olduğunu düşünenler bu konunun çözüme kavuşması için ellerinden geleni yapacaktır.