Belki koca evrende yalnız olduğumuz düşüncesine çok kaptırdık kendimizi. Bizden başka yaratıkların bulunmadığı inancına iyice inandırdık birbirimizi. Bu yalnızlık bir zaman sonra sıkmaya başladı bizi ve gökyüzünden gelecek arkadaşları bekler olduk. Ancak kimse gelip bize bir “merhaba” bile demedi. Belki de bizim anlayacağımız şekilde söylenmedi bu.
Ben evrende yalnız olduğumuza inanmıyorum. İnancımın temeli de dikkatli bir şekilde bakınca bize gönderilen mesajları anlayabileceğimizden geliyor. Mesela Halley Kuyruklu Yıldızı ile gönderilen o müthiş mesaj.
Bilmiyor musun o mesajı? Bilmiyorsan üzüldüm yok biliyorsan sen de benimle aynı fikirdesin demek ki. Esasında bu mesajları anlamak için biraz dikkat etmek yeterli.
Bundan yıllar evvel 1835 yılının 30 Kasım günü Halley Kuyruklu Yıldızı’nın bize bıraktığı bir mesaj dünyaya ulaştı. Bir bebek ağlamasıydı bu mesajın başlangıcı. Bebeğe Samuel Langhorne Clemens adı verildi. Ailesi onun bir kuyruklu yıldız çocuğu olduğunu bilmiyordu. Bunu dünyaya anlatmak çocuğun görevi olacaktı zaten.
Yedi çocuğun altıncısı olarak kardeşlerinin arasına katıldı. Ne var ki sadece üç kardeşi yaşayabilmişti. Samuel, Florida’da Missouri eyaletinde doğmuştu ama ailesi o daha dört yaşındayken Mississippi Nehri’nin boylarından Hannibal’e taşındı. Burada ileriki yıllarda yazacağı “Tom Sawyer” ve “Huckleberry Finn” için gözlem yapabilme şansını yakaladı. O yıllarda Missouri köleliğin yasal olduğu bir kentti ve Samuel bu konuyu da ileride yazılarında kullanacaktı.
On bir yaşına geldiği zaman babası zatürreeden öldü. Ertesi sene Samuel para kazanmak için bir basımevinde çırak olarak işe başladı. Para kazanma ve zengin olma hayali tüm hayatı boyunca devam edecekti. 1851 yılında ağabeyi Orion’un sahibi olduğu Hannibal Journal gazetesinde dizgici olarak işe başladı. Burada Jush adı altında yazılara yardım ediyor arada da mizahi makaleler yazıyordu. On sekiz yaşına geldiğinde her genç gibi dünyayı tanımak istedi. Ne ilginç değil mi gençlerin çoğu zaman aynı hislerden etkilenmeleri.
Gerçi Samuel dünyayı keşfetmek istiyordu fakat bir yandan da dünyanın kendisini keşfetmesini bekliyordu. Dört sene boyunca New York’tan Philadelphia’ya oradan Cincinnati’ye dolaşıp durdu ve matbaacı olarak çalıştı. Missouri’ye geri döndüğünde Horace E. Bixby’dan etkilenerek Mississippi’de gezinti yapan vapurlarda çalışmak istedi. O zamanlar vapur kaptanları iyi maaş alıyorlardı zira vapurlar ağaçlardan yapıldığı için geceleri herhangi bir gaz lambası yakmak yasaktı. Kaptan nehri çok iyi bilmeli ve en ufak bir akıntı değişikliğini hissedebilmeliydi.
3200 kilometrelik nehrin her yerini öğrenmesi iki senesini aldı. Bu sırada ileride romanlarında anlatacağı yerleri iyiden iyiye öğreniyordu. Kaptan ehliyeti almak için çalışırken en büyük yardımcısı küçük kardeşi Henry idi. Ne var ki bir gece Samuel rüyasında Henry’nin çalıştığı geminin yandığını ve kardeşinin öldüğünü gördü.
Bu rüyadan çok etkilense de kardeşine tam anlatamadı. Rüyanın üstünden bir ay geçmişti ki 21 Haziran 1858 günü Henry’nin çalıştığı vapur aynı rüyadaki gibi yandı ve kardeşi öldü. Halley’in çocuğu bazen geleceği görebiliyordu. Kardeşinin ölümünden kendisini bir parça sorumlu tutan Samuel bu olayın etkisiyle parapsikolojiye eğildi.
Yirmi dört yaşına geldiğinde kaptan ehliyetini almış ve nehirde vapurları gezdiren biriydi. Amerikan İç Savaşı çıkıp nehir gezileri yasaklanana kadar bu işi yapmaya devam etti.
Savaş çıkınca Samuel ve arkadaşları Konfederasyon askerleri arasına karıştılar ve dağılmadan önce iki hafta talim şansı buldular. Askerliği ardından Samuel, Nevada’ya vali olarak atanan ağabeyi Orion’un yanına gitti ve iki kardeş bir süre posta arabasıyla bölgeyi gezdi.
Samuel’in gezisi Nevada’da gümüş madenleri bölgesine kadar devam etti ve burada zengin olma hayaliyle madenci oldu. Onun madencilik macerası da tıpkı Kazancakis’in “Zorba” kitabına benzer şekilde bitti. Samuel’in etkileyeceği insanlar vardı ve bunun için madencilik dışında bir iş yapmalıydı. Ne de olsa o bir kuyruklu yıldız çocuğuydu.
3 Şubat 1863 günü edebiyat tarihi için önemli bir gündür. O gün “Carson’dan Mektup” adlı bir makale, Mississippi gemilerinde iki kulaç derinlik anlamına gelen Mark Twain adıyla imzalanmıştı. Mark Twain yerine o güne kadar Josh ve Thomas Jefferson Snodgrass adlarını kullanan Samuel bu tarihten itibaren yazdıklarını hep Mark Twain olarak imzalayacaktı.
Twain bazı gezi yazıları ve makaleler yazarak çeşitli eyaletleri dolaştı. Esas çıkışınıysa 1865 yılında yayımlanan “Claveras Zıplayan Kurbağa Kutlaması” hikayesiyle yaptı. Anlatıda hemen her konuda iddiaya giren Jim Smiley’nin gölde yakaladığı kurbağayı eğittikten sonra girdiği iddialar ve bir yabancıya hile sonucu nasıl yenildiği anlatılıyordu.
Bu yazıdan iki sene sonra yerel bir gazetenin muhabiri olarak Akdeniz’de gemi turuna çıkması istendi. Avrupa ve Ortadoğu’daki gezi yazılarını daha sonra çok popüler olacak “Saflar Yabancı Ülkelerde” kitabında topladı. Bu eserden sonra Amerika’nın en önce anılan güldürü yazarlarından biriydi. Kuyruklu yıldızın çocuğu yavaş yavaş parlıyordu.
Arkadaşı Charles Langdon bir gün Mark Twain’e kız kardeşi Olivia’nın resmini gösterdi. İleriki yıllarda Twain o an için “ilk görüşte aşık oldum ona” diyecekti. Olivia ile Twain 1868’de tanıştı, bir yıl sonra nişanlandı ve Şubat 1870’de New York’ta evlendiler.
Çift bir süre New York’da Buffalo kentinde yaşadı. Twain buradaki gazetenin hem editörü hem de yazarı olarak çalışıyordu. Bu zaman zarfında oğulları Langdon daha 19 aylıkken difteriden öldü.
New York’tan sonra çift Connecticut’ta Hartford’a taşındı ve burada ileride Mark Twain Müzesi olacak evi yaptırdılar. Connecticut günleri Mark Twain için en önemli eserlerinin yayımlandığı ve en zor zamanlarının geçtiği yer olarak hep ayrı bir öneme sahip oldu.
Önce “Tom Sawyer’ın Maceraları” çıktı. Öksüz Sawyer’ın Mississippi boyunca geçen macerası çok sevildi. Bu akıllı, yaramaz ve macera düşkünü çocuk ilk ortaya çıkışından yıllar sonra bile kendisini okuyan birçok kişinin kahramanı oldu. Özellikle bir çiti boyaması istenen Sawyer’ın bunun büyük bir iş olduğunu arkadaşlarına inandırıp, onlardan istediklerini alıp çiti boyamalarına izin vermesi her daim akıllarda kaldı.
Tom Sawyer’ın arkadaşı “Huckleberry Finn’in Maceraları” ise daha sonra geldi. Kimileri bu roman için Amerikan edebiyatının ilk büyük eseridir dedi. Tom gibi yaramaz olan Huck, aynı zamanda biraz daha asiydi ve düzenden hiçbir şekilde hoşlanmıyordu. Temiz çarşaflarla serili bir yatakta yatmaktansa bir fıçının içinde uyumayı tercih eden Huck, saçlarını taramak ve kiliseye gitmekten de hiç haz etmiyordu.
Huckleberry Finn için Ernest Hemingway: “eğer kitabı okursanız Zenci Jim’in çocuklardan çalındığı noktada durun. Hikaye orada biter. Gerisi kandırmacadır” der. Kitabın köleliğin yasal olduğu dönemde geçmesi ve karakterlerden biri olan Jim’e “zenci” denmesi nedeniyle ara sıra yasaklanmalara ya da değiştirilmelere maruz kaldığı oldu.
Huck’dan sonra ise “Mississippi’de Yaşam” geldi Twain’den. Bu arada edebiyat araştırmacılarını ikileme sokacak bir durum vardır. İlk kez daktiloyla yazılan roman olarak Twain Tom Sawyer’ı örnek gösterir ama kimi araştırmacılar Mississippi’de Yaşam’ın tamamen daktiloyla yazıldığını iddia eder. Sonuçta daktiloyla ilk roman yazan yazar Twain olarak anılır ama eser üstünde anlaşmaya varılamaz.
Twain yazı hayatı dışında para kazanmak için çeşitli işlere yatırım yaptı. Ancak bu işlerde pek başarılı olamadı ve her seferinde parasını kaybetti.
Twain’in en yakın dostlarından biri de ünlü bilim adamı Nikola Tesla idi ve ikili Tesla’nın laboratuarında epey vakit geçirdi.
Twain kendi matbaasını da kurdu bir ara ve burada iç savaş kahramanlarından Ulysses S. Grant’ın anılarını yayımladı. Twain’e bu anıların basılmasının kendi iflasını getireceği söylense de “ormanda yangın varken herkes kaçmış ama küçük bir ayı bu yangını söndürmek için var gücüyle uğraşmış. Sonunda başarmışta. Şimdi ona teşekkür etme zamanı” diyerek kitabı basıp yayımladı. Twain’in esas iflasıysa “Papa’nın Hayatı”nı yayımlamasıyla oldu.
Bu mali kriz sırasında yakın arkadaşı Henry Rogers önce Twain’in iflasını açıkladı. Ardından yazılarının haklarını eşi Olivia’nın üstüne geçirtti ve kalan parayı korumaya aldı. Bu şekilde zaman kazanan Twain tüm dünyayı kapsayan bir söyleşi turuna çıktı. Bu tur sayesinde borçlarını ödedi.
Henry Rogers ve Mark Twain poker ve alkol konusunda baya iyi anlaşan iki arkadaştı. Bunun dışında birbirlerine mektuplar yazarlardı. Daha sonradan bulunan mektuplarda Twain’in bilinen espri anlayışının yanı sıra Rogers’ın da iyi bir eğlence anlayışlı olduğu ortaya çıktı.
Twain böylesine yoğun çalışmasına rağmen ailesine de zaman ayırıyordu. Olivia ile üç kız çocukları oldu; Susy, Clara ve Jean. Twain, Susy’nin 1896’da ölümünün ardından derin bir depresyona girdi ve bu ruhsal bunalımlar onu geri kalan yaşamı boyunca ara sıra ziyaret etti. Susy’nin ölümünden on sene sonra biyografisini yazmaya başladı. Bu arada karısı Olivia’yı da kaybetmişti. Oxford Üniversitesi hayatının son yıllarına doğru ona fahri doktora verdi. Tabi Twain’in hayatında ilginç gelişmeler olmaya devam etmekteydi.
Nisan 1907’de Rogers ve birkaç arkadaşıyla birlikte Virginia’daki Jamestown Fuarına gittiler. Dönüşte Rogers’a ait buharlı bir yat olan Kanawha ile dönmeyi planladılar. Ne var ki havanın muhalefeti Rogers ve arkadaşlarını bu fikirden vazgeçtirdi. Grup New York’a trenle dönerken Twain ısrarla yatta kaldı ve deniz yoluyla döneceğini söyledi. Hava düzelince yola çıkıldı ancak bir müddet sonra Kanawha’dan ses çıkmamaya başladı. New York Times Twain’in denizde kaybolmuş olabileceğini yazdı. Twain’in denizde öldüğü söylentisi çıktı. Bu söylentiler arasında yazar güvenli bir şekilde New York’a ulaştı ve durumu hicveden makaleler yazdı.
Halley Kuyruklu Yıldızı tekrardan Dünya’ya yaklaşmaya başlamıştı ve 21 Nisan 1910 günü Samuel Langhorne Clemens olarak başladığı hayatını Mark Twain olarak devam ettiren çocuğunu yanına alıp tekrardan uzaklaştı.
Yetmiş beş sene dünyada kalan ve bu esnada gülmenin güzelliğini, esaretin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmaya çabalayan, her daim zengin olmak için uğraşan ancak bunu istediği gibi başaramayan bir adam geçti bu hayattan. Adem ile Havva’nın güncesinden ırmak yaşamının keyfine, asi çocukların eğlenceli maceralarından Kral Arthur zamanına yapılan yolculukları yazdı. Çoğu zaman güldürdü ama düşünerek gülmenin önemini belirterek. Esarete ve insanları esaret altında yaşatanlara hep karşı oldu. Sonunda bir göz kırpması kadar kısa zamanda geldiği yıldıza binerek bizlere gittiği yerlerden şen kahkahalar atıp el sallamaya başladı.
Canın bir gün çok sıkılırsa ve gülümsemeye ihtiyaç duyarsan nerede olursan ol gökyüzüne bak ve el salla. Orada seni gören ve sana el sallayacak biri olacaktır. Tabi meraklı biri gelip ne yaptığını sorarsa yalan söyle. Kuyruklu yıldızın çocuğunun dediği gibi; “Bir açıklama yapmaktansa yedi tane yalan söylemek iyidir”.