Son dönemdeki yumruk modasından bahsetmeye gerek yok. Samsun’da Ahmet Türk’e atılan ve arkasında kimlerin olduğu pek getirilmeyen yumruğun ardından kısa sürede devamları da geldi.
Kayseri’de bir şehit cenazesine katılan ve aynı zamanda Kayseri milletvekili de olan Enerji Bakanı Taner Yıldız da bir öğretmenden yumruk yedi.
Daha sonra iki belediye başkanı yumruklu saldırıya uğradı. Yumruk dalgası siyaseti aşıp spor dünyasında bile kendisine yer buldu.
“Kodum mu oturursun” mantığının hakim olduğu, güçlü olmanın öncelikle bilek gücüne baktığı bir ülkede bu modanın tutmaması beklenemezdi. Artık önüne gelen, kızdığı kişinin burnuna bir yumruk atarak modaya uymaya çalışır.
Adaletin olmadığının düşünüldüğü, mafyanın gençleri kendisine hayran bıraktığı, hayatın her alınında şiddeti gördüğümüz bir ülkede bundan beteri olmaz derken insanın içini sızlatan haberler de ortaya çıkıyor.
Hrant Dink’in öldürülmesinde, neredeyse devletin her kesiminin haberdar olup, kimsenini bu cinayete dur demediği defalarca gözler önüne geldi. Tabii adaletin gözleri bağlı olduğu için bir tek o göremedi hala.
Şimdi bir tecavüz davasında benzer bir olay yaşanıyor. Siirt’te 7 genç kızın yaklaşık 100 erkeğin tecavüzüne uğradığı iddia ediliyor. Bu konu hakkında soruşturma başlatılmış, gözaltları ve tutuklamalar olmuş. Ancak neredeyse 10 gün tek haber çıkmamış.
Nedeni bölgedeki erkeklerin Siirt’in adının kötüye çıkmaması için ağız birliği etmeleri. Bir de tecavüz ettiği iddia edilenler arasında saygın kişilerin olması.
Koca şehir daha çocuk sayılacak kızlara tecavüz ediyor, neredeyse herkes bu durumu biliyor ve kimse konuşmuyor. Davaya “gizli soruşturma” ibaresi eklendiği için şu an dillere kilit vurulmuş gibi. Umarım çoğu zaman adaletin diline de vurulan bu kilit bu sefer açık kalır.
Bir de adaletin kulaklarının duymadığı durumlar var. Taş attığı iddia edilip hapse atılan o çocukların feryatları, çığlıkları nedense adaletin kulaklarına gitmiyor. Kimi zaman delil bile olmadan hapse atılan çocuklar için adaletin bir elinde terazi, bir elinde kılıç tutan kolları ne doğru tartıyor ne de doğru bir şekilde kılıcını savuruyor.
Ancak nedense bu çocuklara karşı şiddet gösteren, yumruk atan, onları öldüren kişiler için adalet kıpırtısız kalıyor.
Adalete olan inancımızı uzun süre önce kaybettik, o günden sonra da kendi adaletimizi kendimiz uygulamaya başladık. Adalet üç maymuna benzerken bizde farkında olmadan şiddete alkış tutan, şiddeti öven bir toplum olduk.
Neyse ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) var da, arada bizim adaletimizin, hukuk sisteminin aksaklıklarını yıllar sonradan toparlıyor. AİHM en son olarak Adana’da bir hücre evi baskınında iki gencin kasten öldürülmesinde Türkiye Cumhuriyeti’ni suçlu buldu.
Davada 6 polis yargılanmış, 4’ne 8 yıl hapis cezası verilmiş ama sonra da bu cezalar indirilmişti. Yargıtay’ın da onadığı karar ile kısaca kimse ceza almamıştı. Ancak AİHM bunu doğru bulmadı ve yine cezayı kesti.
Umudum bir gün çocukların iyi eğitim aldığı, çocukluklarını yaşayabildiği, AHİM’de hiç ceza almayan bir ülkeye sahip olmak ama şimdilik bir rüya gibi gözüküyor bu umut.