İngilizce’de bir söz vardır “collateral damage” diye. Anlamı savaş sırasındaki sivil kayıplar ya da bir iş yapılırken oluşan ikincil derece hatalardır. Bu söz Hakkari’deki 7 askerin ölümünün ardından yapılan konuşmalarda aklıma gelmeye başladı.
Geçen yıl Hakkari’de patlayan ve 7 askerin şehit olduğu olayla ilgili Zaman gazetesinin duyurduğu haberde savcılık mayınların Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından döşendiğini belirttiği yazıldı. Yani komutanlar orada mayın olduğunu bildiği halde, kendi askerleri şehit olmuştu.
Bu durum zaten Hakkari Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es ile Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya’nın konuşmalarında da geçmişti. Es konuşmada, “Rütbelilerin hepsine mayınların yerini” gösterdim derken, içinin yandığından da bahsediyordu. Oysa ki Kaya bu konuşmada mücadeleye aynen devam edileceğini ve bir iki ufak hatanın olabileceğini söylüyordu. Bir nevi askerleri collateral damage olarak görüyordu.
Bir de o dönem Genelkurmay’dan yapılan açıklamalarda olayın PKK’nın döşediği mayınlar sonucu olduğu söylemini de hatırlamak lazım. Tabii Kürt açılımının bu olayın ardından sürünceme dönemine girdiğini ve devletin üst kademesinin de attıkları adımları küçülttüğü ya da durdurduğunu da...
Şimdi neresinden bakılırsa elinizde kalacak bir durum. Ufak hata olarak görülen 7 askerin şehit olması. Mayınları döşeyen ise ordunun kendisi ve buna “güvenlik sebebiyle mayın düşünmesi” deniyor. Ardından artık klasik hale gelmiş olan bir yalan zinciri başladı.
Bu ülkede ne zaman birileri hata yapsa ya da duyulması istenmeyen bir şey söylense hemen yalana ve yasaklamaya başvurulur.
Ölen askerler içinde aynı yalan zinciri ve yokmuş gibi hareketler başladı. Sonuçta onlar kimilerinin istemediği bazı gelişmelerin önünü kesmiş 7 tabuttu artık. Ancak gerçekler zaman içinde ortaya çıkmaya başladı.
Şimdi 7 asker, komutanlarının döşediği mayın sonucunda öldü ya da öldürüldü. Üst rütbeliler mayınların yerini bildiği halde bir “kaza” oldu. Ayrıca bu “kaza” ülkenin en büyük sorununu yok etmek için yapılan bir çalışmanın da sabote edilmesini sağladı.
Komutanın görevi nedir? Savaşı kazanmak ama en az zaiyatla. Bir komutan komutasındaki askerlerin hayatından sorumludur. Onların başına bir şey gelmemesi için gerekirse canını da vermesi gerekir. Bu sayede askerleri de komutanlarına güvenip, onun emirlerini dinlerler.
Bizde ise askeriye sanki kendi meşruiyetini korumak için bir düşmana ihtiyacı varmış şekilde hareket ediyor. Düşman bir eylemde bulunmazsa kaza sonucu oluşan bir eylem hemen lehlerine kullanıyor. Şayet bu olay da açığa çıkarsa verilen kararların ne olduğunu bilmediğimiz askeri mahkemeler devreye giriyor.
Şimdi bu olaya bakacak hakim albaylar acaba olayda bir tüm bir de Tuğgeneral’i suçlu bulabilecekler mi? Bulurlarsa ne ceza verecekler?
Askeriyenin güçlü olması herkesin isteğidir ancak işini yapamayn, askerini koruyamayan, hataları ortaya çıktığında sesini yükselten ve ölen askerlerini ufak hata olarak gören askeriyeyi dünyanın hiçbir yerinde istemezler. Hele ki kendi çıkarları için halkının canına kıyılmasına göz yumanları ömür boyu affetmezler.
Komutanlar artık biraz daha kendi işlerine odaklansalar ve askerliğin ne olduğunu hatırlayıp, emirlerine verilen erlerin hayatlarını korumaya çalışsalar fena olmayacak gibi. Bazen patlayan bir mayının parçaları biraz zaman da alsa suçlayanların paçalarına yapışır çünkü...