Hakkari’den gelen bir fotoğraf çoğu insanın isyan ettirecek cinstendi. Bir grup adam, ufak bir çocuğu yerlerde sürüklüyordu.
Fotoğrafın açıklaması ise şuydu, kapatılan DTP’nin milletvekilliği düşürülen Genel Başkanı Ahmet Türk’e atılan yumruk Hakkari’de portesto edilirken polisler 14 yaşında bir çocuğu da gözaltına aldı.
Gözaltına alınan çocuk Hakkari eski Belediye Başkanı Kazım Kurt’un oğlu. Annesinin yanında, onun feryatları arasında gözaltına alınmış. Ardından da hastaneye götürülmüş. Bu arada annesi de oğlunun bırakılması için çırpınırken zor anlar yaşamış.
14 yaşında bir çocuğu bir kaç kişinin böyle gözaltına almasındaki vahşet kanları dolduracak cinsten. Koskoca adamlar, devletin kendilerine verdiği güçle ufak bir çocuğu yerlerde sürüklemekten çekinmiyor. Kendilerine sorulsa o dakika vatanı bölücülerden kurtarmaya, düzeni sağlamaya çalıştıklarını söyleyeceklerdir.
Neyse ki olay bir şekilde medyaya yansıdı ve iki polis açığa alındı. Ancak bu medyaya yansıyan sadece bir olay. Acaba medyaya yansımayan böyle kaç olay yaşanıyor.
Eskiden, ben daha okul sıralarındayken, kasılarak gezen bazı hocalar öğrencilerini dövdükten sonra Doğu'ya sürgüne gönderilirdi.
Doğu bizim için her zaman sürgün yeriydi ama oradaki çocukların günahı neydi de dayakçı öğretmenler hep oraya giderdi...
Orada dayak atıldı mı ne olurdu? Bunlar hiç merak edilmezdi doğal olarak.
Küçük bir çocuğun yerlerde sürüklenmesi kadar kan donduran diğer bir olay da Ahmet Türk’e yapılan saldırının kimi kişilerce meşru gösterilme çabası. Kimi köşe yazarları ve gazeteler bu saldırının olabileceğini, bazı insanların yaşanan iç savaştan çok fazla etkilendiğini ve kendisini tutamadığını yazıyor.
Bütün bu olaylarla birlikte atılan yumruktan sonra sakin olamayan ve masum insanların içinde olduğu belediye otobüsüne molotofkokteyili atmak da ne kadar cesurca ve kahramanca bir davranış sorgulamak lazım.
Kendilerine, yapacakları eylemler için bir meşruiyet kazandırdığını düşünenlerin, o atılan yumruktan keyif aldıklarını, bıyık altından gülümsediklerini bile düşünüyorum.
Benim için yaşlı bir adama atılan yumruğun, bir çocuğun yerlerde sürüklenmesinin, bir otobüse molotofkokteyili atılmasının farkı yok. Yapanların da bir farkı olduğunu düşünmüyorum. Hepsi aynı derecede vahşi ve insanlıktan uzak benim için.
Erkelerin egemen olduğu bu topraklarda, kadınlar ve çocuklar çok yara alır. Bir ana oğul, atılan bir yumruktan sonra çıkan olaylarda hem fiziken hem ruhen yaralandı, yakın zamanda hayatını kaybeden bir kadının mezarı üzerinden politika yapılmaya kalkışıldı, bir otobüsteki siviller ise yanma tehlikesi atlattı.
Dilleri, dinleri, ırkları farklı olsun olmasın bütün bu saldırıları yapan erkekler, onlar bir an gelecek ve erkeklikleriyle yine övünecekler, işte o ana akla gelen aynı cümle olacak, “Hay sizin erkekliğiniz...”