24 Mayıs 2010 Pazartesi

İnguşlar ve Kılıçdaroğlu

Gündem CHP’nin değişimi ve yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iken bu İnguşlar’da nereden çıktı denebilir. Ancak İnguşların durumu daha doğrusu onların sorunlarını anlatan bir kitaptaki karakter Kemal Kılıçdaroğlu’na kimi hatalarını görme konusunda yardımcı olabilir.

Öncelikle İnguşlar Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Osetya ile çatışmalara başlamış ancak Rusların Osetya’nın yanında yer alması ile acı kayıplar yaşamış bir halktır. Bu bakımdan Gürcistan'a da benzer. İnguşların yaşadıkları Batı’da pek yankı bulmasa da eski İngiliz ajanı ve ünlü romancı John Le Carré tarafından Bizim Oyun (Our Game) romanında çok güzel anlatılmıştır.

Bu bilgileri cebimizde var sayıp gelelim CHP’nin yeni dönemine ya da Kılıçdaroğlu’nun getireceği değişime.

CHP Kurultayı’nda tek başına aday olarak çıkan ve tüm salonu inleten Kemal Kılıçdaroğlu herkesin kendisine göre yorumladığı bir konuşma yaptı. Kimileri yapılan konuşmanın büyük bir değişimin habercisi olduğunu söyledi, kimisi ise pek de bir şey değişmediğini, CHP’nin bildik sloganlarını devam ettirdiğini.

Konuşmasında seçim barajını yüzde 10’un altına düşüreceğini söylemesi olumdu bir durum ancak Kılıçdaroğlu’nun konuşma boyu Kürt kelimesini ağzına almaması ve Kürt sorunundan bahsetmemesi aynı ölçüde olumsuz. Şimdi seçim barajı düşürülecekse bunun kimler için ve neden yapılacağı ayrıca yüzde kaça düşürüleceği de açıklanmalı. Yoksa seçim barajını yüzde 10’dan dokuz ya da sekize düşürmek de sözünü tutmak demektir.

Merdiven altında çalışan türbanlı, başörtülü kızlardan ve onların sigortasız çalışmalarına izin verilmeyeceğinden bahsetmek, herkesin sigortalı olacağını söylemek de olumlu bir söylem. Ne var ki yine türbanlı kızların üniversitelere girip giremeyeceğinin tek bir vurgusunu yapmamak da o kadar olumsuz bir durum. O kızların merdiven altında çalışma nedenlerinden biri de gerekli eğitimi alamamaları olduğunu akıldan çıkarmamak lazım.

Yolsuzluklardan, işsizlikten bahsetme çoğu kişinin hoşuna gidecektir ama özellikle işsizliği nasıl yeneceğini, kaynakları nasıl yaratacağını açıklamak da o kadar hoş olacaktır. Unutmamak gerekir ki Türkiye zamanında tutulamayacak sözleri verdiğini bile bile kimi liderleri iktidara getirmiştir. Artık o dönem geride kaldı.

AB ve dış politika için nasıl bir görüşü olduğunu pek açıkca söylemese de yeni CHP Genel Başkanı eski yolu aynen tutacak gibi. Zaten kendisi dış ilişkilerden ve dış ticaretten çok içeriyle ilgilendiğini konuşmasında belli etti. Halbuki dışarısıyla iyi bir diyalog kurmadan içeride başarı kazanmak oldukça zordur. Bu arada hak vermek gerek AB'nin kimi iki yüzlü politikaları çoğu kişinin canını sıkıyor ama buna bir alternatif dış politika üretmeden şikayetçi olunamaz.

Konuşmada özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağı açıklaması da kimi çevrelerin ellerini ovuşturarak dinlediği bir söz olmuştur. Ancak CHP Ergenekon avukatlığına devam edecek gibi görünürken Kılıçdaroğlu’nın Ergenekon’un ne olup olmadığını tam olarak bildiğini sanmıyorum. Biliyor ve yanında duruyorsa da bu sefer CHP'de değişimin rüzgarının kısa sürede söneceği ihtimali mevcut.

Şimdi işin İnguşetya tarafına dönersek, malum İnguşlar kadar olmasa bile Dersim’de zamanında benzer bir olay yaşadı. Hatta bu olay gündeme gelince de Kılıçdaroğlu önce bir kahraman gibi çıkıp istifalar istedi, sonra Baykal konuşunca bas geri yaptı. Kendisi o acıları bilen biri olsa da verilen payeler ve durduğu yerde sözlerini geri alması çok da iyi olmadı. Gönül isterdi ki kendisine uyarı yapılınca mertçe istifa etseydi.

Carré’ın Bizim Oyun kitabında İnguşlar arasından çıkıp Sovyetler Birliği içinde oldukça yükselen bir karakter vardır. Adı Konstantin Checheyev. Bir kara şalvarlı, İnguşlar bu şekilde tanımlanıyor, olmasına karşın Checheyev yıllarca bir şekilde yükseltiliyor. Burada halkına yapılan tüm zulümlere karşı kendisini yükseltenlerden yana görünmesinin de etkisi yok değil.

Checheyev yıllarca yükseldikten sonra kendisine gülünmesine, birileri tarafından yükseltilmesine lanetler okuyarak, ama aynı zamanda güzel bir de oyun çevirerek, topraklarına geri döner. Ancak iş işten geçmiştir artık.

Kılıçdaroğlu’nun şu an vakti olur mu bilinmez ama Carré’ın romanına bakması iyi olurdu. Sonra yapılmayanlar, göz yumulanlar, sonraya bırakılıp hiç gerçekleştirilemeyen işler için pişmanlık duymasın.

Unutmadan önemli olan havuzlu evde oturmamak değildir, herkesin havuzlu evlerde oturabilmesini sağlamaktır. Değişim gelişimleri yok sayarak değil, herkesin o gelişimlerden yararlanmasını sağlayarak olur.